Sevgili okurlarım,
Uzun bir aradan sonra sizlerle yine bir araya geliyorum. Ancak bugün kaleme aldığım bu yazı, içimi hüzünle dolduran bir vefat haberine dair olacak. Bu yazıyı yazmak hem zor hem de bir o kadar anlamlı. Çünkü satırlarımda yer vereceğim kişi, sadece ailesinin, akrabalarının değil; halkın, memleketin, insanlığın gönlünde taht kurmuş, adeta bir merhamet timsaliydi.
Bahsettiğim kişi; MERHUM HANİLİ SALİH BEY’İN TORUNU, HASAN BEY’İN OĞLU, İŞ İNSANI FUAT, HASAN VE SUAT BORA’NIN BABASI, 18. ve 20. Dönem DYP Diyarbakır Milletvekili FERİT BORA’dır.
ÖRNEK BİR HAYAT, ÖRNEK BİR VEDA
Merhum Ferit Bora, 30 Temmuz Çarşamba günü, saat 17.00’de Ankara Güven Hastanesi’nde Hakk’ın rahmetine kavuştu. Cenazesi, 31 Temmuz Perşembe günü ikindi namazına müteakip Ankara Gölbaşı Mezarlığı’nda defnedildi. Taziyesi, ilk olarak Ankara Rox Otel’de kabul edildi. Ardından da 4-5 Ağustos tarihlerinde Hani Merkez Camii’nde sevenleri tarafından son görevler yerine getirildi.
Ankara’daki taziyeye binlerce kişi katıldı. Siyaset dünyasından dostları, iş arkadaşları, hemşerileri, sevenleri onu yalnız bırakmadı. Diyarbakır’dan yüzlerce kişi Ankara’ya akın etti. Herkesin dilinde aynı söz vardı: “O, olağanüstü bir insandı… Dünya iyisiydi… Harika bir insandı…”
REKLAM DEĞİL HİZMET PEŞİNDE BİR MİLLETVEKİLİ
Ferit Bora, milletvekilliği döneminde reklamdan, gösterişten hep uzak durdu. "Desinler" diye siyaset yapmadı. O, milletin vekilliğini gerçekten hakkıyla yapan nadir isimlerden biriydi. Herkesin kapısını çaldığı, her soruna çözüm arayan, herkesi dinleyen bir isimdi. Dini, dili, ırkı fark etmeksizin kapısına gelen herkes onun için "önce insan"dı. Yardıma muhtaç olanlara maddi ve manevi destek verdi. Hiçbir ayrım gözetmeden herkesin derdiyle ilgilendi. Hatta danışmanlarına her zaman şu talimatı verirdi:
“Kim kapımıza gelirse gelsin geri çevirmeyin. İmkanlarımız doğrultusunda halkımıza sahip çıkmamız bir insanlık görevidir.”
BİR HAYAT, GERÇEK BİR SERVET: DUALAR
Merhum Ferit Bora'nın oğlu Suat Bora, Hasan Bora ve Fuat Bora ile yeğeni iş insanı Zeynel Abidin Aktay, taziye boyunca hem Ankara’da hem de Diyarbakır’da gelen misafirleri kapıda karşılayarak tek tek ağırladılar. Büyük bir sabır ve asaletle bu zor günleri atlattılar.
Ferit Bora, arkasında büyük bir servet bıraktı. Ancak bu servet, mal mülk değil; binlerce gönülden edilen dualar oldu. Ne kadar dua edilse azdır. Çünkü o, sadece iyi biri değildi. O, başkalarının da iyi olmasını isteyen, iyiliği öğütleyen, kötülükten sakındıran gerçek bir Müslümandı.
“Müslüman sadece iyi olan değil, aynı zamanda başkalarının da iyiliğini isteyen, onlara iyiliği tavsiye eden, iyiliğe giden yolu gösterendir.”
derdi.
İNSANLIK HERKESE NASİP OLMAZ
İnsanlık yapmak kolay değildir. Herkese nasip olmaz. Hele ki görev başında iken insan kalabilmek, vicdanlı olmak, halkına samimi bir sevgiyle hizmet etmek herkesin harcı değildir. Ferit Bora, bu anlamda insanlığı layıkıyla yaşamış ve yaşatmış bir örnek şahsiyetti. Diyarbakır’da geniş bir çevresi, halkın gönlünde derin bir sevgisi vardı. İnsanlara merhametle bakan, her fırsatta "Biz bu kapıyı insanlık için açtık" diyen, asla ayrım yapmayan bir ruh taşıyordu.
Halkın içinden biriydi, gönlünün kapısını hiç kapatmadı. Gelen misafiri ikramsız bırakmazdı. Kendine ait şu sözü de onu en güzel özetliyordu:
“Bir tek dua etsinler, gerisi teferruattır.”
RABBİM MEKÂNINI CENNET EYLESİN
Sevgili dostlarım, işte böyle bir insanı kaybetmenin hüznüyle bu satırları kaleme alıyorum. Yaptıklarıyla, duruşuyla, nezaketiyle, güler yüzüyle, geride bıraktığı dualarla, hakkıyla anılacak bir isim olarak hafızalarda kalacak. Onu anlatmakla bitiremeyiz.
Rabbim böylesi güzel ahlaklı, merhametli, halkı için çabalayan insanların makamını âli eylesin. Bizler de ondan geriye kalan iyilikleri örnek alalım, bu dünyayı iyi insanların yaşadığı bir yere dönüştürelim.
Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun. Her zaman kalbimizde yaşayacak.
Selam ve dua ile…